‘İsrail kuşatmayı derinleştiriyor’

18/12/2010
Mustafa Ilhan
’HAMAS’ın ana siyasi hedefi siyonist işgali bertaraf etmektir. Ve bunun için de Filistin’in özgürlüğüne, mültecilerin geri dönmesine önem vermektedir. HAMAS’ın bütün Filistinliler adına kabul ettiği ve mücadelesini verdiği asgari taleplerden biri de, 1967 öncesi sınırlar dahilinde kurulacak ve başkenti Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletidir.“ Filistin Başbakanı İsmail Haniyah ile İsrail- HAMAS çelişkisi, Gazze’nin durumu , Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve İslami Cihad ile ilişkiler üzerine görüştük.
Bild

HAMAS'ın şu anki siyasi programı nedir?
HAMAS, tüm Filistin’e şamil bir halk hareketidir. Filistinlilere sosyal alanlarda yardımı amaçlayan faaliyetler göstermektedir. Siyasi alanda ise HAMAS’ın ana hedefi Siyonist işgali bertaraf etmektir. Ve bunun için de Filistin’in özgürlüğüne, mültecilerin geri dönmesine önem vermektedir.
HAMAS’ın bütün Filistinliler adına kabul ettiği ve mücadelesini verdiği asgari taleplerden biri de 1967 topraklarında kurulacak ve başkenti Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletidir. Hakeza mültecilerin geri dönüşünün sağlanması ve bütün esirlerin serbest bırakılması da bu cümledendir.
HAMAS belirli koşullar altında İsrail devletinin varlığını tanır mı? 'İsrail'in haritadan silinmesi' ile kastedilen nedir?
İşgal devleti, Filistinlilerin haklarının hiçbirini tanımamaktadır. Ve yeni yerleşim birimlerini kurmaya aralıksız devam etmektedir. Üstelik bununla da kalmayarak kalkıp “İsrail’i tanıyın!” diye dayatabilmekte ve kendisini dünya kamuoyuna masum bir şekilde takdim edebilmektedir.
HAMAS ve Filistin halkı İsrail’i her gün uçaklarla bombalamıyor. Tersine İsrail’in neredeyse her gün Filistin halkına karşı yapmadığı savaş suçu kalmadı. Tankları, uçakları, beyaz fosforları, uranyum vb. bir kısmı uluslararası yasalarca yasaklanmış bütün gelişmiş silahlarıyla sivil halkı vurmakta, bunları Filistin halkına karşı pervasızca kullanmaktadır.
Soruyu “İşgal devleti, Filistinlilerin haklarını tanır mı?” diye tersinden alsak… HAMAS olarak bizim görüşlerimize gelecek olursak; biz asla ve asla Filistin toprakları üzerinde kurulan işgalci İsrail devletini tanımadık ve tanımayacağız!
Vaktiyle FKÖ tarafından gündeme getirilen, günümüzde de bazı Filistinli gruplar tarafından talep edilen 'Laik-Demokratik Filistin Devleti' karşısında pozisyonunuz nedir?
İşgal gücü halkımıza katliamlar yapıp onları oturdukları yerleri terk etmeye zorlamakta. Ve halkın günlük hayatını zorlaştırıp 1948 topraklarında yaşayan Filistinlilere karşı ırkçı politikalarla muamele etmektedir. İsrail bunu yasal bir gereklilik olarak öne çıkarmaktadır. Ve nihayetinde İsrail’de yaşayan Filistinliler, İsrail’i bir Yahudi devleti olarak kabul etmeye zorlanmakta ki bu dayatma yasal bir düzenlemeyle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Biz daha evvel FKÖ’den böyle bir şey duymadık. Onlar iki devletli bir çözümden bahsediyorlar. Bazıları da iki toplumlu tek devletten bahsediyorlar. Bunların tümü teori olarak kalmaktadır. Gerçek ise şudur ki, İsrail bütün Filistin topraklarını her geçen gün giderek daha fazla gasp etmektedir.
Halid Meşal'in İsrail'in Batı Şeria ile Gazze'den çekilmesi durumunda 'direnişin sonu' ile ilgili yaptığı açıklamaları HAMAS'ın 'iki devletli çözüm’ü kabul etmeye hazır olduğu şeklinde okunabilir mi?
Bu konuda çok açık ve net beyanatlarımız var. Yine bununla ilgili Şeyh Ahmed Yasin’in bir demeci vardı. “Eğer İsrail 1967’deki işgal edilmiş topraklara çekilirse ve mültecilerin geri dönüşünü sağlarsa biz uzun bir ateşkesi ilan etmeye hazırız.” deniliyordu bu beyanatta. Tabii ki bu ateşkes şartı direnişi tamamen ve sürekli olarak durdurmak anlamına gelmemektedir.
Filistin muhalefetinin Arafat/Abbas PNA'sına alternatif bir öncülük yaratamamasını hangi nedenlere bağlıyorsunuz?
Filistin muhalefeti FKÖ’nün alternatifi olmayı hedeflemiyordu. Biz tam tersine demokratik bir şekilde seçimlere girdik ve kazandık. Bu bizim artık muhalefet değil çoğunluk olduğumuzu göstermenin yanı sıra Filistin halkının iradesini yansıtmaktadır. Mevcut durumdan hoşnut değiliz. Filistin halkının tek düşmanı var ve ihtiyacı da birlik ve bütünlük içerisinde düşmana karşı mücadeledir.
Gazze'deki siyasal gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ramallah yönetimine alternatif bir siyasal temsilciliğin oluşumu için siyasi bir direniş cephesini kurma yönde eğilimler var mı? Gazze'de PFLP ve İslami Cihad gibi diğer direniş örgütleri ile ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün Filistinli grupları kapsayan bir antlaşma vardır. Bu antlaşmaya göre tüm direniş örgütleri birlikte hareket edip Filistin davasının yararına ve direnişi desteklemek için çalışacaklardır. Bizim direnişimiz sadece ve sadece işgalci güçlere karşıdır. Aramızdaki ihtilafları siyasi ihtilaflar olarak değerlendirmekteyiz. Biz HAMAS olarak seçimlere girdik, kazandık ve şimdi çoğunluğu temsil etmekteyiz.
İslami Cihad hareketiyle ilişkilerimiz çok güçlüdür. Sürekli bir diyalog halindeyiz. Filistin Kurtuluş Cephesi ile ilişkilerimiz ise karşılıklı saygı üzerine kurulmuş bir ilişkidir. Onlarla kurtuluş için direnişin tek yol olduğu ve Abbas ile İsrail arasındaki barış görüşmelerinin faydasız olduğu noktasında birleşmekteyiz.
İsrail televizyon kanalı 7'ye göre HAMAS, Batı Şeria’daki askerî kontrolü sağlamaya hazırlanıyor. HAMAS’ın burada artan askerî eylemleri nasıl değerlendirilmeli?
Belli ki düşman medyası Filistinliler arasında oluşan ihtilafları daha da derinleştirmek istiyor. Hep söyledik; aramızdaki ihtilafları ancak diyalog yoluyla çözebiliriz. Bu tabii ki direnişten ayrı bir konudur. Bizim direnişimiz işgalci İsrail güçlerine karşıdır. Nitekim bu şartlara göre çeşitli şekiller alsa da durmaksızın devam etmektedir. Ama İsrail ile FKÖ arasındaki güvenlik işbirliği arayışları sonucunda bazı direniş eylemleri engellenebilmektedir.
Kuşatmaya İlişkin
Gazze kuşatmasının hala devam ediyor olmasının asıl nedenleri nelerdir? Mısır rejiminin bundaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kuşatma Filistin halkı için yeni bir şey değildir. İsrail kendi görüşünü kabul ettirmek için böyle bir yola başvurmaktadır. İkinci intifada çeşitli şekiller alarak uygulanmaktadır. HAMAS, kazandığı 2006 seçimlerinden sonra kurduğu 10. Hükümete müteakip intifada da kazandığı yeni biçimiyle şiddetini artırdı. Kuşatmanın ana amacı HAMAS hükümetini düşürmek ve Filistin halkının istekleri doğrultusunda değil, ABD ve İsrail’in güvenliği doğrultusunda bir hükümetin kurulmasıdır.
Mısır’a gelince; tabii ki, Mısırlı kardeşlerimizin ayrı siyasi görüşleri var. Biz her zaman Mısır’la ilişkilerimizi güçlü ve Filistin halkının yararına tuttuk, tutmaya çalışmaktayız. Bazı konularda onlarla ihtilaf halindeyiz, bazı konularda da aynı görüşteyiz ama biz hiçbir zaman Mısır ve diğer Arap ülkeleriyle ilişkilerimizi bozma niyetinde olmadık, olmayacağız. Çünkü bu ülke halkları bize destek vermekte ve sahip çıkmaktadırlar.
İsrail devleti, ambargonun kaldırılması için HAMAS'tan nasıl bir siyasal bedel istiyor? HAMAS'ın talepleri nelerdir?
İsrail sadece HAMAS’ı kuşatmadığı gibi salt Gazze’yi de kuşatmıyor. İsrail, Batı Şeria’daki mülteci kamplarını, köyleri ve bütün Filistin’i kuşatmaktadır. Ama Batı Şeria’daki Abbas yönetimi bunu medyaya yansıtmamaktadır. Özetle, İsrail bütün Filistin halkına baskı ve kuşatma uygulamaktadır. Bunun amacı ise Filistin halkının teslimiyet bayrağını çekmesi ve İsrail isteklerine boyun eğmesidir.
FKÖ 18 yıl önce işgal devletini tanıdı. Ve onlarla güvenlik işbirliği yaptı. Bunun sonucunda da çok ağır bir siyasi bedel ödedi. Buna karşı İsrail ise Filistinlilere hiçbir şey vermedi, hiçbir vaadini gerçekleştirmedi.
Bu kuşatmanın diplomatik çabalarla sonlandırılabileceğine inanıyor musunuz?
Kuşatmayı bitirecek bütün yollara başvurmaktayız. Dışarıdan gelen yardım filoları, Gazze’ye gelen gönüllüler, medya mensupları, diplomatlar, uluslararası hukuk kurumları ve mahkemeler kullanıp bu kuşatmayı yarmayı hedefliyoruz.
Kuşatmanın devamı ateşkesi nasıl etkiler?
Ateşkes kararı bütün Filistinli direniş grupları tarafından alınmıştı. Biz bu karara saygı duyuyor ve Filistin halkının yararına olmasını diliyoruz.
İsrail'in özgürlük filosuna düzenlediği saldırıdan sonraki siyasal gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail’in özgürlük filosuna ve Mavi Marmara gemisine müdahalesi ve Türkiyeli gönüllüleri öldürmesi çok büyük bir hata ve kabul edilemez bir suçtur. Bu suçu görmek için fazla kanıta hacet yok. Uluslararası sulardaki gönüllülere saldırdı… Bu, kelimenin tam anlamıyla bir korsanlıktır. Bu durumdan dolayı tabii ki kızgınız ve dünyadaki diğer tüm duyarlı insanlar gibi bunu kabul etmedik. Avrupa ve dünyadaki bazı İsrail dostu ülkeler bile bunu kabul etmediler. Tabii ki bu İsrail’i çok olumsuz bir şekilde etkiledi. Ve Filistinlilerin mazlum olduklarını, İsrail’in ise zalim, saldırgan bir devlet olduğunu bir kez daha kanıtladı. Diyebiliriz ki, İsrail siyasi ve medyatik alanlarda bu suçtan sonra çok şey kaybetti. Ve uluslararası kamuoyuna gerçek yüzünü gösterdi.
Türkiye'nin Rolü
İsrail'in 2008/09'da Gazze'ye saldırısı ve özgürlük filosuna saldırısından sonra, Türkiye devletinin başbakanı R. Tayyip Erdoğan tek NATO üyesi olarak İsrail'i kınadı. Bu tepkiler söz düzeyinde kaldı. İsrail, Türkiye açısından hala önemli bir askerî ve ticari ortaktır. Ancak Türkiye buna rağmen Arap dünyasında popülerlik kazandı. Türk hükümeti bir yandan Filistin'de barış için diplomatik çabalar gösterirken, diğer yandan Kürt sorununda kendisini herhangi bir siyasal çözüme kapatmaya devam ediyor ve Kürt hareketine karşı, İsrail'in HAMAS’a karşı kullandıklarına benzer argümanlar kullanıyor…
a) Türkiye'nin bölgesel rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
b) Kürt sorunu dikkate alındığında Türkiye'nin politikasında bir çelişki görüyor musunuz?
Biz Türkiye’nin savaştan önceki ve sonraki rolünü takdir ediyor ve Türkiye hükümetine Filistin halkının lehine takındığı tutumları dolayısıyla teşekkür ediyoruz. Akdeniz sularında akan kanları Filistin halkının lehine sergiledikleri tutumun bir kanıtıdır.
a) Mavi Marmara’da akan kanlar Türkiye’nin imajını daha da olumlu bir şekilde etkilemiştir. Ve Türkiye’nin tarihî mirasına döndüğünün, geçmişiyle ve değerleriyle uyumlu bir politika oluşturmaya başladığının sinyalini vermiştir.
b) Kürt sorunu çok karmaşık bir sorun olup bölgedeki birden fazla tarafı ilgilendirmektedir. Biz hiçbir zaman Kürt sorunu ile Filistin sorunu arasında bir karşılaştırmaya, mukayeseye gitmedik. Bunlar birbirinin alternatifi sorunlar değildir. Biz bütün Arap ve İslam âleminin Filistin davası etrafında birleşmelerini umut etmekteyiz. Ve ümmetin diğer sorunlarının da bu anlayış içerisinde ele alınmasından, çözülmesinden yanayız. Bu umut ve çaba ümmetin düşmanlarını, özellikle de Siyonist düşmanı demoralize edip hüsrana uğratmaktadır.